Osmanlı'dan önce harem

Türk denilenler kimdir?
Cilt II. : Öcü imajı ismi yahut küfür olarak Türk
start: 04. novembre 2019, up-date: 04. novembre 2019
Osmanlı'dan önce harem



TRKIMG20052
Abdulhamid II. zamanında açılan İstanbul kerkhkhanesi

 

Giriş

Osmanlı'da 500 yıldan fazla süren, on binlerce kadını ve binlerce erkeği köle olarak çalıştıran "harem" sistemini burada tamamen anlatabilmek gibi bir iddiam yok. Bir yanda Avrupa'nın romantik ve erotik fantezilerine konu olan, diğer taraftan islamcıların namus örneği olarak gösterdiği, ayrıca türkçü ve islamcı faşistlerin ayrı açılardan ataları olarak gösterdiği Osmanlı padişahlarının üretildiği yer olan "harem"in gerçekte ne olduğu hakkında okuyucularıma bir fikir verebilirsem bana yeter.

Begriff


Al Haram.

Zenker'e göre Arapça. "Yasak" demek.

Beit-ul Haram ise Kâbe.

Zenker, 2009, Lexica 21

Harem

Aslı Akkadca "örtmek, gizlemek, başkalarından esirgemek; ayırmak, tecrit etmek" mânalarındaki haramu(m) olan (Soden, I, 323) harem kelimesi Arapça'da "korunan, mukaddes ve muhterem olan şey veya yer" anlamına gelir. Ev, konak ve saraylarda genellikle iç avluya bakacak şekilde planlanan, kadınların yabancı erkeklerle karşılaşmadan rahatça günlük hayatlarını sürdürdükleri bölümlere harem adı verilir. Saygısız davranışların menedildiği, daha çok ibadet amacıyla gidilen Mekke, Medine, Kudüs ve Halîl şehirleriyle buralardaki kutsal mekânlara da harem denilir; kelime aynı zamanda "zevce" anlamını da taşımaktadır.

Özaydın, 01. 11.19, B71B/11

Anlaşılan, Arapça yasak anlamına gelen "haram" kelimesi, Osmanlı Saraıı'nda belirli kişilerden başkasının girmesi "yasak" olan bölüme verilen ad olarak "harem" şeklini alıyor.

Başlangıç

Köleci toplum daha antik devirde kuruluyor.

Köleleri her türlü ihtiyaçları için kullanan egemenlerin, cinsel ihtiyaçları için de kullandıkları açıktır. Bu konuda sayfalarca örnek verebilirim.

Sadece iki örnekle yetineceğim.

Melakhim I - Krallar I

1- 3

Ve Kral Şelomo çok sayıda yabancı kadınları, üstüne de Par'os'un kızını seviyordu: Moabitli, ammonitli, edomitli, zidonitli, hittitli, bütün halklardan, buna Ebedi olan Jisrael Çocuklarına demişti: "Onların arasına karışmayın, onlar da sizin aranıza karışmasın, yoksa kalplerinizi onların ilahlarına yönlendirirler." Şelomo aşkla onlara bağlı idi. Yediyüz asıl karısı ve üçyüz kuma karısı vardı ve karıları kalbinin yönünü değiştirdiler.

(Ç: MGS) Naftali, 1997, A586B, S. 586

Ahameniler, Pers kralı Ahaşveroş (Xerxes):

Ester II

12-14

Kurala göre kadınlara olması gereken oniki aylık yağlanması, altı ay mür yağı ve altı ay güzel kokular ve kadın kremleri ile yağlanmaları bitip de, her bir kızın Kral Ahaşveroş'a gitme sırası gelince, kız Kral'a giderdi. Ne isterse kadınlar evinden Kral'ın evine getirilirdi. Akşam gelirdi ve sabah, Kral'ın saraylısı, karıların bekçisi Şaşgas'ın bekçiliği altında ikinci bir kadınlar evine giderdi. Eğer Kral ona istek duyup da ismiyle çağrılmadıkça, bir daha Kral'a gelmezdi.

(Ç: MGS) Naftali, 1997, A586B, S. 1198.1199

İslam

Diyebiliriz ki, İslam'da harem, her ne kadar henüz bir endüstri kurumu haline gelmemişse de, Allah'ının kendisine her türlü sapıklığı için "ayet" gönderdiği Muhammed ile başlıyor. Bu konuda Müslümanların görüşlerini alalım:

Hz. Peygamber, aynı zamanda devlet başkanı olduğu halde eski ve çağdaşı hükümdarlar gibi saltanat sürmemiş, son derece mütevazi bir hayat yaşamıştır. Onun, siyasî otoritenin de merkezi durumunda bulunan mescidinin doğu duvarı boyunca yer alan odalar hanımlarına tahsis edilmişti; bunlar çok sade bir yapıya sahipti. Mısır mukavkısı tarafından kendisine hediye edilen câriye Mâriye ise ayrı bir evde oturuyordu. Resûl-i Ekrem'in hanımlarının ayrı birer odasının bulunması ve kendileriyle ancak perde arkasından görüşülmesine müsaade edilmesi, İslâm'ın tesettür emri ve nâmahrem kadınlarla erkeklerin birbirlerine bakmaları yasağıyla ilgilidir; dolayısıyla Resûlullah'ın hükümdar saraylarındakine benzer bir hareminden söz etmek mümkün değildir. Huzâi ve Abülhay el-Kettânî, Hz. Peygamber dönemindeki devlet teşkilâtına dair eserlerinde "harem emini" diye bir başlığa yer vermekte iseler de burada haremden kastedilen belli bir mekân değil Resûl-i Ekrem'in eşleridir. Nitekim zikredilen rivayetlerde, Hz. Ömer zamanında Resûlullah'ın bazı eşleri hacca gittiklerinde Hz. Osman ile Abdurrahman b. Avf'ın onları koruyup gözetmekle görevlendirilmelerinden söz edilmektedir (Takhrîcüd'd-delâlâti's-sem'iyye, s. 447; et-Terâtîbü'l-idâriyye, II, 115-116).

Özaydın, 01. 11.19, B71B/11

Mohammed'in ölümünden sonra kurulan bütün İslam devletlerinde Harem bir devlet kurumu haline geliyor. Ama en uzun süren ve en büyük kerkh-khane endüstrisi Osmanlı'da.

 

Bundan sonraki yazımızda Osmanlı'da haremi göreceğiz.
FORUM
Bibliyografik kaynaklar
İnternet Kaynakları
İkonografik kaynaklar
Literatür
geri
devam