Salak padişaha salak tarihi

Türk denilenler kimdir?
Cilt II. : Öcü imajı ismi yahut küfür olarak Türk
görüşlerinizi, eleştirilerinizi, tavsiyelerinizi bana yazın:
start: 01 march 2019, up-date: 01 march 2019
Salak padişaha salak tarihi

 

e) Osmanlılar Selçuklular'ın mirasçısı olacak.

Yazıcı'nın çözdüğü problemlere devam ediyoruz. Yazıcı, Murad II.'nin her türlü yemi çiğnemeden yuttuğunu farkettikten sonra problemleri çözmesi kolaylaşıyor.

Zikr-i Selâtîn-i Âl-i Selçuk

Âl-i Selçuk'ung ibtidâsı oldı ki bunlar bî had leşker ve bî 'aded tâife idiler. Oguz'un her boyundan boyları sag kol begleri Kayı ve Bayat ve sol kol begleri Bayındur ve Biçine ve Çavandur. Fi'l cümle her boy uymışlardı. Ve çok malları ve haylî ve haşemleri ve ni'met ve şevketleri var-ıdı.

Bakır, 2009, B65B, S. 30

Kitabın üçüncü bölümü İbn Bibi'nin çevirisi. Ama nasıl çeviri?

Bakır "Türk dünyasının temeli" Yazıcı'yı övüyor:

Yazıldığı dönemden günümüze kadar geçen zaman içerisinde el-Evâmirü'l-'Alâ'iyye fi'l-umûri'l-'Alâ'iyye üzerinde yapilan istinsah, neşir ve diğer ilmi çalışmalarla Tevârîkh-i Âl-i Selçuk üzerine yapılan ilmî çalışsmaları kıyaslayacak olursak; Yazıcızâde 'Alî'nin eseri üzerine yapılan çalışmaların çok daha fazla ve detaylı olduğu görülmektedir. Bu durum birinin diğerinden üstün olduğu anlamına elbette gelmemektedir, ancak Tevârîkh-i Âl-i Selçuk'un el-Evâmirü'l-'Alâ'iyye fi'l-umûri'l-'Alâ'iyye'den tamamen farklı özellikler taşıyan yeni bir eser olduğunu ortaya koymaktadır.

Bakır, 2009, B65B, S. XII

Bakır'ın gevelemesini "Türkçe"ye çevirirsek, Yazıcı'nın yaptığı iş çevirmenlik değil, tahrif ve sahtekârlıktır.

Bu sahtekârlığı benim yorulmamam için Bakır bizzat gösteriyor. Tabii ki kendisi bununla Yazıcı'nın sahtekârlığını değil, milliyetçiliğini vurgulamak istiyor. Bakır'ın kendi yaptığı karşılaştırma aşağıda.

İbn Bîbî, el-Evâmirü'l-'Alâ'iyye fi'l-umûri'l-'Alâ'iyye (Selçuknâme), haz. Mürsel Öztürk, Ankara, Milli Kütüphane Başkanlığı Basımevi, 1996.
Yazıcızâde 'Alî, Tevârîkh-i Âl-i Selçuk, Topkapı Sarayı Kütüphanesi, Revan Bölümü, nr. 1391.
I, S.126 vr. 111A, st. 13-16
   

Padişahın yüce fermanı uyarınca, askerlerin seçkinleri (kaffe-i leşker keşan), büyüklerin (serveran) ve komutanların (sipahdaran) ileri gelenleri ve yardımcıları, taraftarları, ünlü ve şanlı askerleriyle ihtişamıyla Ruzbe ovasında bulunan kutlu karargahta hazır oldular.

,Bakır, 2009, B65B, S. XII

Emr-i a'lâ mûcebince cümle emir ve çeri başları ve Kayı ve Bayat ve Salur ve Bayındur ve sâyir boyları ve bahâdurları her tarâfdan eyü yarak ve isti'dad-ı tamâm birle pâdişâh dergâhına Konya ovâsına Ruzba yazusına hâzır oldılar.

,Bakır, 2009, B65B, S. XII

s.127
111b, st. 9-13
   

Rumdan Alman'dan, Kıfçak'tan ve Alan'dan oluşan askerler gösterilirken diğer yandan... İslâm ordusu da gökyüzü gibi ilerlemeye, ateş küresi gibi kaynamaya başladiı Askerlerin Elburz dağı gibi heybetli gürzlerinden şimşek gibi parlayan kılıçlarından, dağı delen mızraklarından korkan Merih'in ödü patlayıp, denizler kurumaya, ölüm can çekişmeye yüz tuttu.

Bakir, 2009, B65B, S. XIII

Şol mikdar çeri Rûm'dan ve Firenk'den ve Bulgâr ve Engürüs, Almân'dan cem' olup geldiler. Bu tarafdan sultânung çerileri Türk ve Türkmân alpleri ve bahâdurları Bahr-i Akhzarî gibi karcaşup alaylar düzdiler, ışıklar şu'a'ından ve kılıçlar ve çomaklar barkından gözler kamaşurdı va atlar kişnemesinden ve süngüler çoklıgından Zühre-i Merîkh âb ve dengizler 'ayn-ı srâb olurdı.

 

Bakır, 2009, B65B, S. XIII



S. 246-247
vr. 166b, st. 8-17, vr. 167a, st. 1-6
Hiçbir zaman abdest almadan ferman imzalamazdı. Sık sık Kimya-yı Saadet ile vezir Nizamü'l-mülk'ün Allah rahmet eylesin Siyerü'l-Mülük'ünü okurdu, yakınlarından ve sırdaslarından hiçbiri onun mübarek dilinden kötü söz veya küfür çıktığını duymamıştı. İç ve dış temizliğe çok önem verirdi. Tavla ve satrancı iyi oynar, ciritte ve okta rakiplerini geride birakırdı. Mimarlıkta, kuyumculukta, bıçak yapımında, bakırcılıkta, ressamlıkta ve dericilikte büyük bir bilgi ve beceriye sahipti. Mücevherlerin değerini öyle iyi bilirdi...

Bakır, 2009, B65B, S. XIV

Ve âbdestsüz nişân ve tevkî' yazmazdı. Ve dâyim Kimyâ-yı Sa'âdet kitâbın ve Nizâmü'l Melik'in kitâbı, ki Sîyer-i Milûk adlu kitâbdur, mutâla'a iderdi. Oguz töresin ve Oguznâme ve sâyir tevârîhi eyü bilürdi. Çerî ve yasâk bâbında dîvân-ı ahkâmı Oguz töresince veyâ Oguz töresine kiyâs idüp hükm iderdi. Ve Rûm ve Ermen ve Rûs ve Engürüs ve Gürcistân ve atalar mecmû' kharâv güzâr mutî' ve bende ve hizmetkâr olmış-idi. Begler begi merhûm Hüsâme'd-dîn Çoban Beg çeriyle geçüp kurudan deşte varup Kipçag'ı basıp sıyup Sogdak'ı feth idüp Ru'ûsung kharâcın aldukdan songra dakhi küffâra temerrüd idemediler. Tâ Tatar fetretine dehin Sultan 'Alâ'a'd-dîn çeriyle kendüzi Konya'dan Sultânıyungı'na geldi. Kiffârı yâgî oldıgı sebebiyle uç tarafına teveccüh itdi. Tatar geldügin işidicek kendü girü döndi. Ucı Hisâme'd-dîn oglanlarına ve Kayı'dan Ertugrul'a ve Gündüz Alp'a ve Gök Alp'a ısmarladı. Al-Kıssa: Girü anung akhlâkına gelelüm anung khavâssı ve mülâzımlarından kimse anung mübarek agzından ve dilinden fuhş ve yaramaz nesne işitmedi. Yâtında ve fi'linde arılık temâm-idi. Nirde ve satranc bî-nezîr oynardı. Ve sana'atlerde yâycilik ve durûdgerlik ve nakkâşlık ve ressâmlık ve khattâtlık ve sarrâclik ve bıçkılık eyü bilürdi. Bu bâblarda mahâreti ve hadâkati vardı. Ve cevâhiri dakhi eyü bilürdi.

Bakır, 2009, B65B, S. XIV

f) Osmanlılara köken bulunacak

Kitabın son bölümü Osmanlı'nın kökenini anlatıyor.

Osman

Bu esnâda uç etrâfından khaber vardı ki Kayı'dan Ertugrul oglı Osman Beg'i ucdagı Türk begleri dirilip kurıltay idüp Oguz töresin sürişüp khan dikdiler diyü. Ol hikâyet bu minvâl üzerineydi ki ucdagı Türk begleri, ki Oguz'ung her boyından uc etrâfında Tatar şerrinden korkup yaylar ve kışlarlardı, rûzigâr-ıla karşu Tatar'dan incinenler uc gelüp çoğaldılar. Fi'l-cümle ol illerüng begleri ve ketkhüdâlari cem' olup Osman Beg katına geldiler ve meşveret kıldılar. Çün kâl u kîlden songra sözlerinüng ikhtiyârı bu oldu ki eyitdiler: "Kayı Khan khod mecmû' Oguz boylarınung Oguz'dan songra agaları ve khanlarıydı. Ve Gün Khan'ung vasiyyetine göre Oguz türesi mûcebince khanlık ve pâdişâhlık Kayı soyı var-iken özge boy khanlarınung soyına khanlık ve pâdişâhlık degmez. Çün şimden girü Selçuk Sultanlarından bize çare ve meded yokdur, memleketüng çogı ellerinden çıkdı, Tatar üzerlerine geregi gibi müstevlî oldı. Çün merhûm Sultan 'Alâ'a'd-dîn'den dakhı size safâ nazar olmışdur. Siz khan olun ve biz kullar Sultânumuz khizmetinde bu tarafda gazaya meşgul olalum" didiler. Osman Beg dakhı kabûl itdi. Pes mecmû' örü turup Oguz resmince üç kerret yükünüp baş kodılar.

Bakır, 2009, B65B, S. 742

g) Sultan Murad II. bu kökene bağlanacak

Artık Sultan Murad II.'nin kökenini açıklamamıza hiç bir engel kalmadı.

Murad II.

Atasından songra çok zamân Kayı khanlar khanı oldı. Pes bu delîl ve erkânca padişâh-i â'yam seyyid-i selâtînü'l Arap ve 'l- 'Acem kâyid-i cüyûşi'l muvahhid'in, k'atili'l-kefereti ve'l-müşsrikîn sultân bin sultân pâdişâhumuz Sultân Murâd bin Mehemmed Khan ki eşref-i âl-i 'Osman'dandur pâdisahlıga ensab ve elyakdur. Oguz'un kalan khanları urugından belki Çingiz Khanları urugından, dakhi mecmû'ından ulu asl ve süngükdür, şer' ile dakhı 'örf ile dakhı. Türk khanları dakhı kapusına gelüp selâm virmege ve khizmet ıtmege lâyıkdur. Allâhu -te'âlâ- bâkî ve pâyidâr kılsun, soyı âlem oldukca cihândâr u cihânda vâr olsun. Bi'n-nebiyyi ve âlihi ve hem peygamber -'aleyhi's-selâm- zamânına yakîn zamanda Beyâsi boyından Korkut Ata koydı Oguz kavminüng bilgesi-y-idi, ilhâm iderdi. Eyitdi: Âhir zamânda girü khanlık Kayı'na dege, dakhı kimesne ellerinden almaya." didügi 'Osmân -rahmetü'llâh- neslindendür.

Bakır, 2009, B65B, S. 30

Böylece Yazıcıoğlu bütün problemleri çözmüş oluyor:

Oguzlar'ın Kayı Boyu'ndan Osman'ın ceddi Adem ve Nuh'a dayanıyor.

Adem ve Nuh, hem "Türk", hem "Müslüman".

Allah kabul etsin!

Bibliyografik kaynaklar
İnternet Kaynakları
İkonografik kaynaklar
Literatür
geri
devam