Süleyman Şah Türbesi

Türk denilenler kimdir?
Cilt II. : Öcü imajı ismi yahut küfür olarak Türk
 
start: 09 octobre 2018, up-date: 09 octobre 2018
Süleyman Şah Türbesi

 

Bu maddeyi yazmağa basladığım gün 13. 12. 2018 tarihini atıyoruz.
T.C.'de Recep Tayyip Erdoğan tek başına iktidarda. İktidarının baslangıcında siyasi islam adına ırkçı-milliyetçi Kemalistler ve onların T.C.-Ordusu ile çatışma halinde olan Erdoğan, günümüzde bu iki kuvvetin sentezini temsil ediyor.

Aynı Erdoğan kendisini, en azından iç politikaya yönelik ifadelerinde direkt yahut indirekt olarak, müslüman olduğunu iddia ettiği Osmanlı İmparatorluğu'nun günümüzdeki temsilcisi olarak gösteriyor.

T.C.'li islamist tarihçiler Osmanlı Hanedanı'nı "Süleyman Şah"la başlatıyor.
"Sultan Erdoğan"ın Osmanlı tarihinden pek haberi olmadığını biliyoruz.
Ama Erdoğan ve onun emrine giren T.C.- Ordusu Süleyman Şah'ın kutsal türbesi için savaşıyorlar.

Bu savaşı medyadaki haberlerden hatırlıyorum. Detayları bu kitabın konusunu ilgilendirmediği için, türbe dalaşının bir dokumentasyonunu Wikipedia'dan almakla yetiniyorum.

Türbe'de Osmanlı İmparatorluğu'nun kurucusu ve ilk padişahı olan Osman Gazi'nin dedesi ve Ertuğrul Gazi'nin babası Süleyman Şah'ın ve iki askerinin naaşları bulunmaktadır.
(...)
1227 yılında Fırat nehrinin karşı kıyısına geçmeye çalışırken muhafızları ile birlikte Fırat sularında boğulur. Süleyman Şah'ın naaşı ve iki askeri Caber kalesi eteklerinde bir kümbete defnedilir. Osmanlı İmparatorluğu döneminde imparatorluk sınırları içerisinde olan mezarın bulunduğu yere bir türbe yapılarak buraya "Türk Mezarı" adı verilir. Türbe ve Caber Kalesi, Osmanlı İmparatorluğu yıkılınca Fransız Suriye Mandası sınırları içinde kalmıştır.

İnternet Kaynakları: Wikipedia, 12.12.2018, B5914B/7

Bir de Ayse Hür'den dinleyelim:

Savaşta yenilmiş ve intihar etmiş birinin, muzafferler tarafından gömülmesi ve üzerine bir türbe yapılması mantıklı değil. Mağlupların ise canlarını kurtarmakla uğraşırken beylerine bir türbe yapacak halleri olmadığı tahmin edilebilir. Süleyman Sah gömülmüş olsa bile Halep'e 110 kilometre uzaktaki ve o tarihte henüz Selçukluların elinde bile olmayan Caber Kalesi'ne gömülmüş olması hiç mantıklı değil. Büyük ihtimalle öldüğü yere yakın bir yere gömülmüştür. Nitekim bu konuların uzmanlarından Osman Turan "Lâkin Osmanlı veya Selçuklu Süleyman-şâha Ca'ber kalesinde isnad olunan ve asırlar boyunca sürüp ilk Osmanlı tarihlerine kadar çıkan 'Mezar-i Türk' hakkında elimizde mevsuk (inanılır, güvenilir) bir kayıd mevcut değildir. Ayrica Ca'ber kalesi Süleyman-Şâhın ölümünden sonra Melik-şah tarafından alınmış olup Haleb kapısında yatan Süleyman-şâh'ın oraya nakledilmesi için de ne bir delil ve ne de bir sebep vardir" der.
Osman Turan, Selçuklular Tarihi ve Türk-İslâm Tarihi, Boğaziçi Yayınları, 1998

(...)
Kaleye Süleyman Şah'a ait olduğuna inanılan türbeden dolayı asırlarca Türk Mezarı denmiş. İnternette dolaşan kaynaksız bilgilere göre türbenin bilinen ilk binası, 1144 yılında Halep Emiri Zengi Atabek ile oğlu Nureddin döneminde inşa edilmiş. Türbe, 1260 yılında Moğollar tarafından yıkılmış. Yaklaşık 300 yıl boyunca bir daha el değmeyen türbe (ki bence tek bir parçası bile kalmamıştır) Yavuz Sultan Selim, 1516'da bölgeyi fethedince tekrar canlandırılmıiş. Bu bilgilerin doğruluğunu kontrol etme imkanım olmadı. Emin olduğum onarım, daha dogrusu türbenin yeniden inşası II. Abdülhamit döneminde yapılmış. 1882'de Halep Vilayeti yönetiminin talebi üzerine Kolağası Sabit Bey'in çizdiği plan uyarınca yeni türbenin yapımına geçilmiş. 27 Temmuz 1884'te Sadrazam Küçük Said Paşa vilayete gönderdigi yazıda, "kabrin padişaha layık bir türbe içine alınmasını" emrediyor ve bir onbaşı takımı ile türbedar görevlendirilmesini istiyor.

(...) Türbenin bu yıllardaki halini, 150'likler faslından 1924-1938 arasını esas olarak Suriye'de geçiren Refik Halid Karay'ın Bir İçim Su (1929) adlı eserinden öğrenelim:
"(...) İşte şimdi ben, sekiz, on yaşında iken mektepte hikâyesini okuduğum bu hâdiseden [Aşıkpasazade'nin anlatısını kastediyor] yedi yüz şu kadar sene sonra, o Türk Mezarı'nın önündeyim. Önümde, Kayahan Kabilesi'nin serdârı ve o serdârın önünde de Garbî Asya nehirlerinin şerefrâzı (benzerlerinden üstün olan) yatıyor. (...) Bana keşke sormasanız:

Bu mezar ne haldedir? Mamur veya harap mıdır? Ruhanî veya azametli midir?
Örtüsüz sanduka, kırık cam, yıkık kapı, kuş gübresi ve badanasız duvarlar içinde bu feci ihmal manzarasına bakarken dedim ki: 'İnsan dünya üzerinde mezarını belli etmekten çekinmelidir; keske Süleyman Şâh'ın naaşı, katili Fırat'ın elinde kalsa idi... O bunu hiç olmazsa, yedi yüz sene sonra en çirkin şekilde teşhir insafsızlığında bulunmazdı!...”

İnternet Kaynakları: Hür, Ayşe, 08.12.2018, B5914B/3

Burada geçen "Aşıkpaşazade" ismine dikkat edelim. Bu adam ilerde bizi meşgul edecek.

Ayşe Hür'ün yazısına devam edelim:


1937 yılında Nafia Vekaleti (Bayındırlık Bakanlığı) Caber Kalesi ve Türk Mezarı'nda görevli bulunan Jandarma İhtiram Kıtası için bir karakol inşa etmek istemiş ve bu amaçla Maliye Vekaleti'ne başvurmuştu. Maliye Vekaleti 8 bin liralık tahsisat ayırdı, yeni karakol binası 30 Mayis 1938'de hizmete açıldı. Ayrica eski türbe tamir edilemez hale geldiği için yeni yapılan karakol binasının yanına yeni bir türbe yapılarak mezar buraya nakledildi.

Yukarıda yaygın olarak Süleyman Şah Türbesi'nin Caber Kalesi'nde olduğunun sanıldığını oysaki bunun böyle olmadığını söylemiştim. Hikayesi şu: Suriye Hükümeti, 1966 yılında Türkiye'ye, Fırat nehri üzerinde başlattığı El Tabka Barajı inşaatının 1973 yılında biteceğini, bittiğinde de Süleyman Şah Türbesinin sular altında kalacağı uyarısını yaparak, Türkiye'den türbenin başka bir yere taşınmasını istemişti. İki ülkenin yapığı anlaşma ile türbe, 30 Eylül 1975 tarihinde Halep'e 123, Şanlıurfa'ya 92 kilometre mesafede, Fırat nehrinin doğu kıyısındaki Karakozak köyüne nakledildi.

Suriye, 1990'li yıllarda Fırat nehri üzerinde başlattığı Et Teşrin Baraji'nın inşaatı nedeni ile Süleyman Şah Türbesi'nin bu yeni yerinin de sular altında kalacağını belirterek bir başka yere taşınmasını istediğinde Türkiye bu talebe direndi. Süleyman Demirel iktidarı 1 milyon dolarlık bir fon ayırdı ve Devlet Su İşleri tarafından türbenin içinde bulunduğu saplı ada şeklindeki alanı suya karşı tahkim edilmesine dair bir plan hazırladı. Ancak bu planın uygulanmasına, ancak 2005 yılında, Başbakan Erdoğan'ın Suriye ziyareti sırasında yapılan görüşmelerden sonra başlanabildi. Söz konusu adada, 3. Hudut Tabur Komutanlığı tarafından görevlendirilen 11 kişilik bir saygı kıtası görev yapıyor.

İnternet Kaynakları: Hür, Ayşe, 08.12.2018, B5914B/3

Ayşe Hür bu yazıyı 24/08/2014 tarihinde yayınlıyor. İt dalaşına Wikipedia'dan devam edelim.

2008 yılında Teşrin Barajı'nın yükselen su seviyesinin yeniden türbeyi tehdit etmesi üzerine Türkiye Cumhuriyeti Orman ve Su İşleri Bakanlığı çevresindeki duvarların altına 11,5 m, boylarında 880 adet fore kazık ve geçirimsiz tabaka yerleştirmiştir. Ayrıca, türbenin çevresine beton duvar örülmüş ve iki bayrak direği dikilmiştir.

13 Mart 2014 tarihinde Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) ile Irak ve Şam İslam Devleti (İŞİD) arasındaki çatışsmalar sonucu Karakozak köyü ve türbenin bulunduğu bölge İŞİD kontrolüne geçti.
Şah Fırat Operasyonu
22 Subat 2015'te, Türk Silahli Kuvvetleri artan güvenlik problemleri ve İŞİD tehdidi nedeniyle Şah Fırat isimli askeri bir operasyon ile türbede bulunan 40 askeri ülkeye geri getirmek için Suriye'ye girdi. Operasyonda 572 asker ve 20. Zırhlı Tugay'a bağlı M-60 A3 tipi 50 adet tank ile birlikte sınırda devriye görevi yapan F-16 uçakları görev almıştır. Türbede bulunan Süleyman Şah'ın naaşı ve diğer manevi değeri bulunan eşyalar alındıktan sonra Süleyman Şah Türbesi ve yakındaki karakol patlayıcılarla havaya uçurulmuştur. Türbe imha edildikten sonra bölgedeki Türk askerleri, Şanlıurfa üzerinden Türkiye'ye geri çekildi. Operasyon sırasında bir araç kazasında bir asker hayatını kaybetti.

İnternet Kaynakları: Wikipedia, 12.12.2018, B5914B/7

Günümüzde T.C. vatandaşlarinin yalnız vergilerinin değil, hatta canlarının ne gibi propaganda yalanları için harcandığını burada bir daha görüyoruz. Ve bu soytarılığı milyonlarca sefalet içinde sürünen insan kahramanlık olarak alkışlıyor!

Türk ve artık müslüman T.C. - Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) son yıllarda Kürtlere karşı verdiği savaşlardan biliyoruz ki, en modern ve pahalı silahlarla teçhiz edilmiş olan ordu, kendisinin en ucuz savaş malzemesi olan insan kaybını saklýyor. Gerçekten bu operasyonda kaç asker öldü?

TSK Hollywood filmlerine yakışır büyük bir kahramanlıkla Türbe'yi havaya uçurmadan önce "Süleyman Şahın naaşı" ný kurtarıyor. Türbenin altinda gerçekten kemikler bulundu mu?

Bulunanlar sığır kemikleri mi, insan kemikleri mi idi?
Sığır kemikleri ise suyuna çorba yapıldı mı?

İnsan kemikleri ise, hangi köpeklere verildi?

Bu soruları benden sonraki neslin tarihçileri cevaplandıracak.

 

Bibliyografik kaynaklar
İnternet Kaynakları
İkonografik kaynaklar
Literatür
geri
devam