Osmanlı Hanedanı'nda kardeş katli

Türk denilenler kimdir?
Cilt II. : Öcü imajı ismi yahut küfür olarak Türk
start: 30 juni 2019, up-date: 30 juni 2019
Osmanlı Hanedanı'nda kardeş katli

 

Avrupa hanedanlarında aile ve çocuklar

Avrupa hükümdarlıklarında Hanedan aileleri vardır. Hatta hükümdar aileleri yaşlanan akrabaları ile birlikte "büyük aile" şeklinde hükümdar sarayında yaşarlar. Her şeyden önce aile fertleri, çocuk olsun, yetişkin olsun, hür yaşarlar.

Hükümdar çocukları, özellikle veliahtlar, mümkün olan en iyi eğitimi alırlar.


TRKIMG20036
Kayzer Maximilian II. (1527-1576) ailesi ile.

 

Hocaları arasında Caspar Ursinus Velius ve Georg Tannstetter gibi önemli hümanistler vardı. Geniş kapsamlı bir öğrenim gördü: Bu zamandaki iktidar hanedanının (Habsburg, MGS) bütün üyeleri gibi, birçok dil, Almanca ve Fransızca yanında İspanyolca, İtalyanca, Çekçe, Macarca ve Latince öğrendi.

(Ç: MGS) Vacha, 1996, A134B, S. 158


Avrupa hanedanlarında tahtın veraseti

Eğer birden fazla prens mevcutsa, genellikle en yaşlısı tahta geçer, diğer kardeşlere önemli devlet görevleri, genellikle önemli bölgelerin yönetimi verilirdi.

Şehzâdegân

TRKIMG20040
Şehzade

 

Osmanlı sarayında padişahların oğullarına "şehzâde" denilirdi.

Şah: (Farsça) kral, hükümdar ve zâde: (Farsça) çocuk, oğul. Çoğul: Şehzâdegân.

Hanedanın devamını garantileyen padişah oğulları, saray için imparatorlukta dünyaya gelen en önemli çocuklardı.

Literatür: Halaçoğlu, 1998, TRKLİ20019

Böylece şehzadelerin doğumunda bütün ülkede büyük kutlamalar yapılırdı.

Literatür: Eroğlu, 2004,TRKLİ20020

Orhan'ın çocukları

Bundan sonraki yıllarda Urchan bütün ailesi ve saray personeli ile payitahtının Asya kıyısındaki ön şehir Skutari'de kayınpederini ziyaret etti ve av ve ziyafetlerle günler geçirdi. İmparator damadı Urchan'la bir masaya, bunun önceki karısından olan dört oğlu yandaki diğerine, ileri gelen Rumlar ve Türkler bunların etrafında yerlere serilen halılara oturdu. Bundan sonra Urchan karargâhta ve deniz filosunda kaldı, İmparator ama, kızı Theodora ve dört üvey oğluyla Konstantinopolis'e gitti, burada imparatoriçenin anası ve kızkardeşleri olan prenseslerle üç gün kaldı ve zengin hediyelerle Bythinia'ya döndüler.

(Ç: MGS) Hammer, 1834, PDF1, S. 128

Osmanlı hanedanında aile ve çocuklar Orhan'dan sonra "aile saadeti" görmediler.

Kardeş katli

Ne idüğü bilinmeyen bir soyguncu ve katil olan Osman (yahut Uthman) soyundan gelen erkeklerin, hristiyan köle kadınlara tecavüz etmesiyle türeyen Osmanlı padişahları, Osman'ın oğlu Orhan hariç, XVII. Yüzyıl başlarına kadar, istisnasız olarak, ya erkek akrabalarını ve özellikle kardeşlerini öldürdükten sonra tahta çıkmış, yahut da iktidara gelince ilk iş olarak rakip olabilecek akrabalarını ve özellikle kardeşlerini öldürtmüşlerdir.

Zaten hanedanın başından beri pratikte uygulanan kardeş cinayetleri, Mehmed II. (Fatih) tarafından kanun haline getirilmiştir.

Teşkilat Kanunnamesi olarak bilinen Kanunname, Kanunnâme-i Âl-i Osman başlığını taşımakta ve "Bu kanunnâme atam dedem kanunudur ve benim dahi kanunumdur. Evlâd-ı kirâmım neslen ba'de neslin bununla 'âmil olalar" diye başlamaktadır. Üç bab'tan ibaret olan Kanunname devlet teşkilatı,
teşrifat kaideleri ve bir kısım suçlarla ilgili düzenlemeleri içermektedir. Kanunnamede konumuzla ilgili olan iki madde vardır. İlki: "Ve her kimesneye evlâdımdan saltanat müyesser ola, karındaşların nizâm-ı âlem içün katl etmek münasibdir. Ekser ulema dahi tecviz etmiştir. Anınla âmil olalar". Nisbeten daha az bilineni ise şudur: "Ve kızlarım evladından olanlar beğlerbeğilik verilmeyüp ağır sancaklar verilsün". Bu madde, açıkca ifade edilmese de padişahın erkek kardeşlerinden olan yeğen ve torunlarının da kardeş katli uygulamasına tabi olduğunu göstermektedir.

Akman, 1997, pdf5, S.156


Mehmed II., hanedanın kendisine kadar olan geçmişinde yavaş yavaş oluşan dünyevi hukuk sistemini yazılı kanunlar haline getirerek sağlamlaştırdı. Tahminen 1477 ile 1481 arasında üç fasılda toplanan saray ve devlet teşkilatına dair kanun yahut yazılı ilkeler külliyatı olan "Kânûn-nâme" yazıldı. Burada Osmanlı sultanlarına çok geniş yetkiler veriliyordu. Bunlar arasında kardeş katli de vardı.

Kânûn-nâme Mehmeds II., Zweites Kapitel: Ve her kimesneye evlâdımdan saltanat müyesser ola karındaşların nizâm-ı âlem içün katl etmek münâsibdir eksser-i 'ulemâ dakhi tecviz etmişdir anungla 'âmil olalar / Und jedem meiner Abkömmlinge ist es, wenn er das Sultanat erlangt, im Hinblick auf die Ordnung der Welt gestattet, seine Brüder zu töten. Die meisten 'Ulemâ haben ihre Billigung (dazu) gegeben. So sollen sie handeln.' Zitiert nach Mehmed Ârif (Hrsg.): Kânûn-nâme-i Âl-i 'Osmân. In: Ta'rîkh-i 'Osmânî Encümeni Mecmû'ası. Annex zu Nr. 14, 1330 (1912), S. 27. Übersetzung Konrad Dilger: Untersuchungen zur Geschichte des osmanischen Hofzeremoniells im 15. und 16. Jahrhundert. Trofenik, München 1967, S. 30.

Mehmed II. nin kânun-nâmesi, ikinci bölüm:
Ve her kimesneye evlâdımdan saltanat müyesser ola karındaşların nizâm-ı âlem içün katl etmek münâsibdir ekser-i 'ulemâ dakhi tecvîz etmişdir anungla âmil olalar / Kaynak: Mehmed Ârif (Yayınlayan): Kânûn-nâme-i âl-i 'Osmân. Ta'rîkh-i 'Osmânî Encümeni Mecmû'ası içinde. Annex, Nr. 14, 1330 (1912), S. 27.

(Ç: MGS), Dilger, 1967, S.30

Sancak beyleri

Orhandan sonraki prensler ana babalarıyla beraber hanedan ailesi içinde büyümezlerdi.
İlk çocuklukları sarayda geçiyordu. Fakat ana-babalı bir aile içinde değil.

Osmanlı Devleti'nde şehzadelerin ve padişahların ilk eğitimleri sarayda başlardı. Osmanlı sarayında doğan her hanedan üyesi çocuk için bir daire ayrılır, kendisine süt nine, kalfa ve cariyeler tayin edilirdi. Ayrıca çocuğun eğitimi ile bizzat kendi annesi ile dadı ve kalfalar ilgilenirdi. Özellikle şehzadelerin eğitimi konusu Osmanlı Devletinde önemli bir husus olup, şehzadelerin iyi bir eğitim almalarına dikkat edilirdi. Bu durum şehzadelerin gelecekte hanedanın devamını sağlayacakları ve içlerinden birinin padişah olacağı düşüncesi ile ilgilidir. Buna göre Osmanlı tarihinde beş altı yaşına gelen şehzadelere hoca tayin edilerek eğitim hayatı başlatılırdı. Tabi şehzadelerin eğitime başlaması da törenler ile olurdu. "Bed-i Besmele" adı verilen bu törenler, Şehzadelerin okumaya baŞlaması anlamına gelirdi. Buna göre törene katılan tüm devlet erkânının huzurunda ilk kez şeyhülislam tarafından eski alfabe okutulan şehzadeler için dualar edilir ve iyi dileklerde bulunulurdu. 10-12 yaşına kadar süren bu eğitim sürecinde şehzadelere Kuran eğitimi, Arapça, Farsça, tarih, coğrafya gibi bilimler ile ilgi alanına göre ok atmak, ava gitme, cirit, güreş gibi sporlar ile güzel yazı yazmak, ok ve yay gibi sanatlar öğretilirdi.

Kurtaran, 2014, pdf6, S.762

Suleyman'a kadar veliahtlar, padişahlar yaşadığı sürece çeşitli sancakların (=vilayet, idari birim) yönetimine gönderilirdi. Henüz küçük yaşta olduklarından yanlarına bir yahut daha fazla lala verilirdi. Lala denilen çocuk yetiştiricileri, bilgili ve tecrübeli kişiler arasından seçilir, hem yönetimin işlemesini sağlar, hem de şehzadenin öğrenim ve eğitimi ile uğraşırdı.

Eskiden sadrazamlar hakkında (Atabek) karşılığı olarak kullanılan bu tabir, Osmanlı tarihinde şehzadelerin hocalarına verilen unvan olup, lalalar, şehzade sancağının veziriazamı olarak, hem sancağın yönetimine, hem de şehzadeye nezaret ederlerdi. Bkz: M. Zeki Pakalın, "Lala" Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, II, İstanbul 1983, s. 354.

Kurtaran, 2014, pdf6, S.765

Şehzadelerin gönderildiği başlıca sancaklar Manisa, Amasya, Kütahya, Trabzon ve Konya idi.
Sancak valiliği sayesinde, şehzadeler devlet idaresini öğrenirlerdi. Amasya, Kütahya ve Manisa şehzade sancakları olarak tanınırdı. Genellikle bu iller seçilse de, şehzadelerin yöneticilik yaptığı sancaklar şüphesiz bu vilayetlerle sınırlı değildi. Haldun Eroğlu'nun araştırmasına göre, imparatorluk tarihi boyunca şehzadelerin Sancak Beyliği (Valilik) yaptığı vilayetler şunlardır:

Bursa, İnönü, Sultanhisar, Kütahya, Amasya, Manisa, Trabzon, Şebinkarahisar, Bolu, Kefe, Konya, Akşehir, İzmit, Balıkesir, Akyazı, Mudurnu, Hamidili, Kastamonu, Menteşe (Muğla), Teke (Antalya), Çorum, Niğde, Osmancık, Sinop, Çankırı.

İnternet kaynakları: Afyoncu, 20.07.19, B63/24

Literatür: Uzunçarşılı, 1988, TRKLİ20021

İlk eğitimlerinin ardından 10-12 yaşlarında gösterişli bir düğün ile sünnet olan şehzadeler şehzade alayı adı verilen yine büyük törenlerle sancaklara gönderilirdi. Buradaki temel amaç ileride tahta geçebileceği düşünülen şehzadelerin devlet işlerini uygulamalı bir şekilde öğrenmelerini sağlamaktır. Şehzadeler sancaklara gönderilirken yanlarında "lala" ad&ı verilen tecrübeli devlet adamları yer alırdı. Şehzadelerin sancağa çıkma yaşları ilk dönemlerde 7-8 iken, giderek 13,14, 16 ve 21 yaşına kadar yükseldi.

İnternet kaynakları: Kurtaran, 20. 07. 19, B63B/26

Padişah ölünce bunlardan biri tahta geçer ve diğerlerini (başlangıçta genellikle kardeşlerine karşı savaş kazanarak) öldürürdü.

Veliaht şehzadeler sancak valiliği yaparken; diğer şehzadeler Topkapı Sarayı'nda denetim altında yaşarlardı. Veliaht şehzade tahta çıktıktan ve bir varisi olduktan sonra, devletin bekası için diğer şehzadelerin hayatlarına son verilirdi.

İnternet kaynakları: Afyoncu, 20.07.19, B63/24


TRKIMG20037

 

Kanuni Suleyman'ın oğlu Mustafa

Bazen ama, şehzadeleri bizzat babaları öldürtürdü. Kanuni denilen Suleyman sancak beyi yaptığı oğlu Mustafa'ı bizzat öldürtmüştür.

Başvezir Rustem, Karaman'daki kışlık konaktan, Aksevai'dan, toplumda (-ki yeri dolayısıyla, MGS) ve şairliğiyle takdir edilen, Suleyman'ın güvenine ulaşmış, daha sonra Şemsi Paşa olarak meşhur olan Sipahi Agası Şemsi'yi, bir raporla gönderdi: Yeniçerilerin arzusu belirli bir şekilde Prens Mustafa'ya yöneliyor, orduda deniliyor ki "Suleyman artık ihtiyarladı, artık kendisi şahsen düşman karşısına çıkmıyor; şehzadeye layık olan tahta çıkmaya yalnız Başvezir karşı çıkıyor, bunu bir kafa boyu kısaltmak ve ihtiyar Padişahı Demitoka'daki sarayda huzura ulaştırmak kolay bir iştir; şehzade Mustafa'nın kulağı ve ruhu böyle tehlikeli konuşmalara meyil veriyor. Hazretlerinden ricamız, meydanı kendi kontroluna almasıdır. Suleyman Şemsi Paşa'ya (özel olarak kendi yazdığı bir manzumede anlattığı gibi) şöyle dedi: "Allah korusun, daha ben yaşarken Mustafa Khan böyle utanmazlıklara cesaret etsin."
Gündüz ve gece eşitlendiğinde Saruhan'ın sancak Beyi Şehzade Selim Bulawadin'de Sultanın elini öptü ve seferde sultana refakat etmek için müsaade aldı. Bu şehre komşu olan Eregli (Archelais)'de konaklandığı zaman Şehzade Mustafa göründü. Önce bunun çadırı büyük bir ihtişamla babasının çadırının bitişiğine çakıldı.
Ertesi gün Vezirler bunun elini öptüler ve kendisine şeref kaftanları hediye edildi. Şehzade muhteşem dekorlanmış bir ata bindi ve Vezirlerle Yeniçerilerin tezahüratları içinde Sultanın son kabulüne götürüldü. Ama talihsiz şehzade çadıra girince babası; Sultan yahut bir vezir yerine, başvezir, gözde, yakın dost İbrahim Paşa'yı uykusunda boğazlayan, Sultanın kan emrinin emir kulu olan yedi dilsizi görünce dehşete düştü.
Onun üzerine çullandılar, gırtlağına ilmeği geçirdiler, perdenin arkasında saklanan babanın acıyarak merhamet diye bağırması tesirsizdi. Çadırda bu idam yapılırken şehzadenin ahır ağası ve diğer bir ağasının da kafaları uçuruldu. Ordu bu haberi alınca Yeniçeriler oğlun öldürülmesınden çok, trajik olaydan yalnız olarak sorumlu tuttukları Başvezirin cezalandırılmasını istediler ve ayaklanma ile tehdit ettiler.

(Ç: MGS) Hammer, 1834, PDF1, S. 229-230

Bazı Osmanlı kronistlerine göre, Şehzade Mustafa'nın öldürülmesinden, onların "Hurrem Sultan", Avrupa tariçilerinin "Roxelane" diye adlandırdıkları kadın suçludur.

Roxelane, Sutan'ın alışılmıştan öteye geçen yakınlığını kendisinin ve oğullarınınn şahsi çıkarlarını sağlamak için kullandı. Tahminen, 1536da Suleyman'ın çahsen çok güvendiği İbrahim Paşa'nın idamına götüren entrikaların sürücü gücü oydu. İbrahim, Mahidevran'ın oğlu Mustafa'yı Suleyman'ın mümkün olan taht varisi olarak görmek istiyordu.

Die über das übliche hinausgehende Vertrautheit mit dem Sultan nutzte Roxelane, um ihre persönlichen Interessen und die ihrer Söhne durchzusetzen. Sie war vermutlich die treibende Kraft hinter den Intrigen, die 1536 zur Exekution des mit Süleyman sehr persönlich vertrauten Großwesirs Ibrahim Pascha führten. Ibrahim hatte Mustafa, den Sohn Mahidevrans als möglichen Nachfolger Süleymans favorisiert.

(Ç: MGS ) Gülru, 2005, S. 268-271.

Avrpalıların "muhteşem" dedikleri Suleyman, Mustafa'dan sonra onun oğlu, kendi torunu Mehmed'i de öldürtüyor. Ayrıca Veliahd Selim'le savaşa giren, Roxelane'den olan oğlu Bayezid'i ve onun çocuk yaşındaki beş oğlunu da öldürtüyor.

Literatür: Bardakçı, 2019, TRKLİ20022

Osmanlı Hanedanı, dünyanın gelmiş geçmiş en büyük devlet kerhkhanesi (=genelev) olan Harem'de kölelere tecavüz ederek tavşanlar gibi ürüyor. Böylece tahta çıkma şansına kavuşan şehzade, kardeşleri olan diğer "piç"leri, kendi çocuklarını, torunlarını, diğer akrabalarnı öldürtüyor. 17. Yüzyıla kadar Osmanlı padişahlarının katlettikleri akrabalarnın sayısı bir kaç yüzü aşıyor.

Çok mu?

Osmanlı Devleti'nin katlettiği milyonlarca sivil insanı saymamız bile mümkün değil.

Bundan sonra Osmanlı Hanedanı'nın bundan sonraki yüz karası olan şehzadegan kafesini inceleyeceğiz.


FORUM
Bibliyografik kaynaklar
İnternet Kaynakları
İkonografik kaynaklar
Literatür
geri
devam