Kadınlar saltanatının sonu

Türk denilenler kimdir?
Cilt II. : Öcü imajı ismi yahut küfür olarak Türk
start: 11. decembre 2019, up-date: 11. decembre 2019
Kadınlar saltanatının sonu

 

Murad IV. (1612-1640)

Kösem Sultan, I. Mustafa'nın iki saltanatı ile II. Osman'ın padişahlığı döneminde altı yıl Eski Saray'da hapis kalıyor.

1623de Murad IV. tahta çıkıyor. Murad, Ahmed I. ve Kösem Sultan'ın oğlu. Tahta çıktığında onbir yaşında. Dokuz yıl süresince, 1623 - 1632, Devleti "naibe"si (=vekili) olan annesi yönetiyor. Bir süredir birbirleriyle savaşan Spahilerle Yeniçerileri sonunda kendisine itaaat ettirerek 1632de iktidara geçiyor. 1638'de seferdeki orduya kumandanlık eden son Sultan olarak Bagdad'ı fethediyor, 1639da Kasr-i şirin anlaşması yapılıyor.

Kahve, afyon, şarap ve tütünü yasaklıyor. Yasaklara uymadıklarını bahane ederek ve diğer keyfi gerekçelerle tahminen 100bin sivili öldürtüyor yahut bizzat öldürüyor.

1940da alkol zehirlenmesinden ölüyor. Kendisi homoseksüel. Sevgilisi olan Ermeni asıllı bir devşirmeyi Silahdarağa tayin ediyor. Ölümünden sonra tahtını bu delikanlıya miras bırakmak (Osmanlı Hanedanı'nın sonu!) istiyor.

İbrahim I. (1615-1648)

TRKIMG20063
Sultan İbrahim I.

 

Ülkeyi hala harem yönetiyordu. Fakat İbrahim çok ileri gitti ve ülkeyi felaketten kurtarmak için onun yerinden uzaklaştırılması gerekiyordu. Diplomatik bir dikkatle Valide Sultan Kösem'in görüşleri yoklandı ve oğlunun hakaretlerinden çektiğii acılar öğrenildi. Kösem ordu ve halkın göndereceği bir delegasyonu karşılamayı kabul etti.
Kösem, faydasız protestolardan sonra onların isteklerine onay verdi. İbrahim tahttan indirilecek, tekrar kafese gönderilecek ve genç Muhammad onun yerine tahta oturtulacaktı. Bundan sonra iki Valide Sultan rekabete girdiler. Genç olanın adı Tarkhan yahut Turkhan'dı. Hapisteki İbrahim tahta geri dönmek için çabalıyordu. Spahiler onun ölümünü istedi, Mufti fetwa verdi ve küfürler arasında bir yay kirişi ile boğularak sefil hayatı sona erdi.

(Ç: MGS) Penzer, 1892, pdf2, B71B/2, S. 191


1940da Murad IV.'ın yerine Kardeşi İbrahim I. tahta çıkıyor. İbrahim I., "Deli İbrahim" adıyla meşhur olacaktır. Hammer Purgstall'ın yayınladığı İbrahim'e ait yazışmaları okudum. Zekası yerinde. Ruh hastası değil. Fakat kafeste geçirdiği yıllarda ruhi dengesi bozulmuştur.

"Cinci Hoca" kendisini üfledikten sonra sinirleri sakinleşir. Ayrıca vücut ağrıları da çekmektedir.

İbrahim iki aşırı uç imkân arasında olduğunu görür:

a) Kendi istesin yahut istemesin, her an öldürülebilir.

b) Sağ kaldığı sürece, kendi isterse her istediğine ulaşabilir.

İbrahim, gayet akıllı olarak, her an öldürülebileceğini bilerek, yaşadığı sürece hedonizmini tatmin etmeye karar verir. Burada kendisini hiçbir din, iman, ahlak, gelenek vbg. öğretinin kurallarıyla sınırlamaz.

İbrahim ulaşabileceği herşeyi ister ve elde eder: Sarayı samur kürklerle kaplar, sakalları dahil her yere mücevherler takar, kadınlar ve bakire kızlar kendisine sunulur, ve kafası kızdıkça ilk önüne geleni idam ettirir.

Kendisinden bekleninler onun isteği değildir. Devletin mahvı yahut bekası onu ilgilendirmemekte, ona zevk yahut acı vermemektedir. Devlet işleri ile ilgilenmez. Kendi hayatının sınırlı olduğunu bildiğinden, devletin bekası onun derdi değildir. Devlet işleri tamamen Kösem Sultan'ın elindedir.

Daha sonra İbrahim gözdelerinin tesiriyle annesini saraydan uzaklaştırdı, İskender Çelebi Bahçesi'nde kalmağa mecbur etti.

İbrahim lüks içinde yaşarken, devlet yeniçerilerin ulufelerini ödeyemez. Sonunda Yeniçeriler isyan eder. Yeniçeriler Kösem Sultan'ın etkisi altındadır. Kösem, oğlunun öldürülmesinde önemli rol oynar. Ölümünden önce onu diri diri bir odaya kapatır ve kapı kilidine kurşun döktürür. Ölümüne fetva verilmesini seyreder.

İbrahim I., 1648de boğularak öldürülür.

Mehmed IV. ve Kösem Sultan'ın sonu

Şimdi Kösem, iktidarının bugüne kadar hiç olmadığı kadar güç kaybettiğini gördü. Son bir çaba ile, kendi tarafına çektiği yeniçeri ağası ile birlikte bir komplo yaparak IV. Muhammad'i tahttan indirip yerine küçük kardeşi Suleiman'ı oturtmaya karar verir. Başlangıçta her şey çok iyi gider. Ağa birlikleri toplar ve Başvezir, gece şaşkınlığı içinde, toplantıya katılmağa mecburdur. Onların planlarını kabul ettiğini bidirerek Divan'ı toplamak için Saray'a gitme izni ister. Ama birden görür ki kilitli kapıların içinde kalmıştır ve gecenin geri kalan kısmı ulaşılabilen bütün birlikleri silahlandırmak ve Saray'ı kuşatmakla geçer.

(Ç: MGS) Penzer, 1892, pdf2, B71B/2, S. 191

Tarkhan Sultan uyanmıştı ve henüz bir çocuk olan Muhammad'ı korumak ve ona hizmet etmek için sadakat yemini verildi. Mufti Kösem'in ölmesi gerektiğine fetva verdi, Vezir emri yazdı ve genç Sultan titreyen eliyle imzaladı. Bu şimdi Tarkhan'ın zafer saatiydi. Kösem'in dairesindeki bir arama sonuç vermedi. Sonunda perişan durumdaki ihtiyar kadın bir elbise dolabının arkasında bulundu ve ölüme sürüklendi. Saygının bütün atomları unutuldu ve aşağıdaki korkunç sahne yaşandı. Küpeleri ve bilezikleri koparıldı, yerlere yem gibi serptiği paralar görmezlikten gelindi, değerli elbisesi binlerce parça halinde yırtıldı, ve, kendisine zulm edenlerin Sultan'ın büyükannesinin vücuduna saygı gösterilmesini emretmesine rağmen, zavallı kadının elbiseleri soyuldu ve ayakları çıplak olarak Kuşhane Kapısı denilen harem kapısına sürüklendi (Planda No. 40). Burada boğazlandı, daha sonra taraftarları katledildi. Şimdi Tarkhan duruma hakimdi ama iktidarı, Türkiye'yi büyük bir başarı ile yönetecek aynı isimli üç Başvezirin ilki olan Muhammad Kiuprili'ye devredecek kadar bilgeliğe sahipti. Tarkhan'ın ölümü ile kadınlar saltanatı sona erdi ve imparatorluk için ümitler yeniden canlandı.

(Ç: MGS) Penzer, 1892, pdf2, B71B/2, S. 192

Mehmed IV. (Avcı) (1642 - 1693)

Mehmed IV. 1648de iktidara çıktığında 6 yaşında. İktidar yine Kösem Sultan'da.
1640da Kösem Sultan Turkhan Hatice adlı bir cariyeyi hediye olarak alıyor. Bu kadın sonra gelini ve rakibi olacaktır.
1651de isyan eden Spahiler haremdeki Siyah Ağalarla birleşerek Kösem Sultan'ın katlini gerçekleştiriyorlar. Kösem tarafında spahilere karşı savaşan yeniçeriler savaşı kaybediyor.

Zülüflü Baltacılar yangın söndürme vbg. işler için zaman zaman hareme girebilen tek erkek grubu. Kösem Sultan'ı kendi dairesinde bulup dışarı çıkaran Kuşçu Mehmed bir zülüflü baltacı.

Kösem Sultan yay kirişi ile boğuluyor.

1651de Turkhan Sultan, Valide Sultan olarak devlete hakim.

1656da Köprülü Mehmed Paşa (1580-1661) Başvezir oluyor. Bundan sonra devlet işlerinin idaresini Başvezir üstleniyor. Kadınlar Saltanatı burada bitiyor.

Mehmed IV. devlet işlerini başvezire devrederek kendisini avcılığa veriyor. Bu yüzden halk arasında "Babası am delisi, Oğlu av delisi" diye anılıyor.

Köprülü Mehmed'in ölümünden sonra 1661de oğlu Köprülü Fazıl Ahmed Paşha (1636-1676) başvezir oluyor.

1676da Başvezir olan Kara Mustafa Paşha (1634/35-1683) 1683de Viyana'yı başarısızca kuşatıyor ve boğazlanarak öldürtülüyor..

IV. Mehmed 1687de tahttan indirilerek Edirne'de hapsediliyor.

1693'de burada ölüyor.

Literatür: Hammer-Purgstall, 1827-1836, TRKLİ20026

Ayak işleri

Okuyucu düşünebilir ki, harem Roma'nın senatosu gibi bir yerdir ve haremdeki yüzlerce kadın senatör iktidar için birbirleriyle bağıra çağıra tartışmadadır.

Hurrem Sultan ve Kösem Sultan nadir olarak piramidin zirvesine çıkabilen çok az kadından ikisidir. Haremde, yüzyıllar boyunca onbinlerce kadın ömürleri boyunca en adi hizmetlerde zorla çalıştırılmıştır.

Çamaşırcılar

Seferli denilen/ devşirmelerin odası/ bunlar 80. dir/ baş amirleri çamaşırcı başı, yani camaşır yıkayıcıların başıdır: Eskiden beri bu devşirmeler (padişah savaşa gittiği zaman) onun bütün kirli/ yahut kararmış beyaz camaşırlarını yıkarlar; buna karşılık ama/ sarayda oldukları zaman, bunu kadınlara bırakırlar.
Buna rağmen ama/ ve geleneğin devam etmesi için/ daha önce bahsedilen memur her salı padişahın sarığını yıkar, bu sırada devşirmeler göğüslerine çaprazlanmış eller ve eğilmiş başlarıyla/ suçlu saygının işareti olarak ayakta durmak zorundadırlar. İçlerinden çoğu ona sıcak su/ ve sabun götürürler/ ve yıkama bittiği zaman/ bunu açarlar ve odalarının önüne asarlar/ ve tamamen kuruyunca hemen/ temizce toplarlar/ tütsülerler/ ve onu tekrar hasodaya gönderirler.

Devşirmelerin beyaz çamaşırlarının yıkanmasına dair.

Saraylılardan, acemi oğlanlar/ her hafta salı günü yıkamaya ayrılmıştır/ bu gün kendilerine verilen tekne ve kazanlarla (hepsi bakırdan) / hem kendilerinin/ hem de amirlerinin ve ustalarının çamaşırlarını sabunlar/ yıkar/ ve öğlene doğru bunu bitirirler/ ve çamaşırları avlularında kurutmak için astıkları zaman/ odabaşı oraya gider/ bakmak için/ hepsi temiz yıkanmış/ ve haşaratsız mıdırlar. Bunlardan birini bulursa/ bunu ipten indirtir/ bunun sahibini/ yahut kime aitse onu/ çağırtır/ ve camaşırcı ücretini yaklaşık 15. yahut 20. dayak sopasıyla öder/ ayrıca bu yeniden kaynatılmak ve yıkanmak zorundadır. Diierleri ama/ kendilerininkini hamarat ve temiz yıkayanlara/ avluda eğlenmek/ hoş vakit geçirmek ve oynamak için izin verir.
Onların oyunu/ yani/ çıplak ayakla ve az bir üst elbiseyle/ ve gömlek pantalonun üstüne (türklerin adet ve kıyafetine göre) dışarı sarkarak yarış etmek/ güreş etmek/ engel atlamak; aynı şekilde büyük bir taşı bir yandan öbür yana devirmektir. İç avludakiler için ama kararmış çamaşırlarının yıkanması için kapı ağasının özel olarak getirttiği köle/ yahut esir kadınlar vardır/ ve her devşirme kendininkileri biraraya bağlar/ ve buna, burada ismi/ ve neyi/ ne kadar yıkamaya gönderdiği olan bir işareti/ buna katar; sonra bütün çıkınlar birlikte bir büyük paket odalardan spitale taşınır/ ve sekiz gün sonra hepsi tertemiz yıkanmış olarak döner/ bahsedilen torbayı acem oğlanı bir numaralı kapıya kadar taşır/ buradan yeni hadımlar böyle torbaları odaların kapılarına taşır/ bundan sonra devşirmeler bunları odabaşından teslim alır ve getirirler, bu herkese kendi camaşır çıkınını
hatasız dağıtır. Adı geçen köle kadınlar camaşırı (sakın hiçbirşey kaybolmasın yahut karışmasın diye) en sıkı dikkat altında tutarlar/ zamanında kendilerine karşı yapılan buna benzer şikayetlerden dolayı insafsızca dövüldüklerinden beri.

Pek çok devşirmenin ama Konstantiniyye'de dostları yahut iyi tanıdıkları vardır/ bunlara yıkanması gerekenleri dışarı gönderirler.

Schachiner, 2017, Lager, S. 94-98

Can güvenliği

Ne haremdeki sayısız entrikaların hepsi anlatılabilir, ne de çuvallar içinde boğulan kadınların sayısı bilinebilir.

Bir zamanlar bütün medeni dünyayı şok eden bu hikayeler, kesinlikle abartma değildir.

Bir veya iki kadın boğulmuşsa, bu not etmeye değmez ve herşey sessiz ve gizlilik içinde cereyan etmiştir. Kızlar Ağası onları Bostancıbaşı'ya verir, bunun idaresi altında bahtsız kadınlar taşlarla ağırlaştırılmış çuvallara sokulur. Boğma görevi kendisine verilen Bostancı, içinde kadınların olduğu daha küçük birine halatla bağlı olan bir kürekli sandala biner. Kürek çekilerek Saray Burnu'nun karşısında açık suya varılınca, halat def'alarca huysuzca çekilerek kadınların sandalı devrilir.
Bir hadım Bostancı'ya refakat eder ve Kızlar Ağasına emrin yerine getirildiğini bildirir. Ancak zaman zaman Sultan'ın bu ve buna benzer ağır bir suçunun keşfinde bir yığın boğdurulması olayı ortaya çıkıyor. Böyle fırsatlarda 300den fazla kadın bir seferde boğduruluyor. En korkunç olay İbrahim'in iktidarı sırasında yaşanıyor. Sırf daha sonra yeni bir harem kurmanın zevki için bir çapkınlığından sonra aniden bütün haremini boğdurmağa karar veriyor. Böylece yüzlerce kadın yakalanıyor, çuvallara sokulup bağlanıyor ve Boğaz'a atılıyor. Sadece bir tanesi kaçabiliyor. Tesadüfen geçen bir gemi onu kurtarıyor ve sonunda Paris'e ulaşıyor. Sarayburnunda bir enkaz için dalan bir dalgıç, garip bir hikaye anlatıyor. Defalarca tekrar dalmak için işaret veriyor. Daha sonra korku dolu bir sesle denizin dibindeki çok sayıdaki, akıntı ile birlikte sallanan, içinde ölü kadınların dimdik ayakta durduğu taşlarla ağırlaştırılmış çuvalları anlatıyor.

(Ç: MGS) Penzer, 1892, pdf2, B71B/2, S. 185-186

Başka kaynaklarda İbrahim bu canavarlığı haremdeki bir gözdesinin bir hadımla ilişkisine dair bir dedikodu üzerine yapıyor. Bazı anlatımlarda kadınların sayısı 280. Bu somut olay üzerinde elimde bir belge yok. Buna rağmen "Sultan" İbrahim'in, "Valide Sultan" Kösem'in can güvenliği olmayan bir ortamda cariyelerin can güvenliğinden bahsedemeyiz.

Bu ve buna benzer olayların, tamamen burada anlatıldığı şekilde olmasa da def'alarca tekrarlandığından emin olabiliriz.


 

Padişahların Mamaları bölümünün son konusu olan Harem'e, başlangıçta öngördüğümüzden çok daha fazla yer ayırdık. Umarım ki, İslamcıların Harem faziletleri ve Türkçülerin Harem hamasetlerinden bıkmış okuyucularımı Harem'in gerçek yüzü hakkında biraz bilgilendirebildim.

 

 

Bundan sonraki yazımızda oldukça kapsamlı tuttuğumuz "Padişahların Mamaları" adlı araştırmanın sonuçlarını ortaya koymağa çalışacağız.

 

FORUM
Bibliyografik kaynaklar
İnternet Kaynakları
İkonografik kaynaklar
Literatür
geri
devam